(A’dan Z’ye Gıda Dergisi – Mart, Nisan 2014)
Küresel dediğimiz herşeyin varoluşu sadece bildik ölçütlerdeki ticari başarılarla mümkün. Şu anda genel adı ‘kapitalizm’ de olsa, yakın gelecekte şekil değiştirmeye aday farklı ekonomi anlayışlarında bile, ‘ticaret’ toplumun ilişkisel dinamizminde vazgeçilmez bir gerçek olarak sürecek. Paranın önemsizleştirildiği modeller de var; kırsalda küçük gruplar arasında yapılan ürün veya hizmet takas denemeleri veya Internet üzerinden emek-zaman kriterleri ile farklı alanlardaki takaslar akla gelen ile örnekler. Böylesi alternatifler yaratmak, aslında biraz büyük nehri görmezden gelmek, onun mevcut haline iyileştirici çözümler bulamadan, daha küçük boyutta kendi dünyalarımızı yaratmak gibi… Bu da kıymetli ve çok keyifli, ancak asıl nehirde çoğunluğun boğulmaması üzerine düşünceler geliştirmenin önceliğinden vazgeçebilir miyiz?
Paranın Gücü
Ticari faaliyetimizin paralelinde, başarı kriterlerini bilançolara aktarmak istiyoruz. Bu kriterler somut olarak ifade edilebiliyor mu? Örneğin, çalışanlar mutluluğu, kurumsal güvenilirlik, müşteri sadakati, etik ve sosyal başarı kriterlerini bilançolarımız veya yıl sonu faaliyet raporları nasıl ölçümlüyor? Kâr maksimizasyon hedefleri bu yeni parametreler üzerinde ne gibi erozyonlar yaratabiliyor? Reklam, tanıtım ve halka ilişkiler alanında etkin ancak para temelli olmayan güçler neler olabilir? Felsefe, sosyoloji, psikoloji ve hatta antropoloji gibi bilim dallarının ekonomi bilimi içine entegrasyonu (Harvard gibi birçok önde gelen üniversite programında yer aldığı gibi) artık bir fantezi değil. Kaçınılmaz bir yeniden yapılanma; paranın maddesel sığlığından kurtulan, derin ve çok daha fazla boyutlu bir matris içindeki kıymetlerine ulaşmayı hedefleyen uzun bir yol… Hiçbir zaman yeni krizlere sebep vermeyecek yapıda.
Çapraz İşletmeciliğin Sinerjisi
İngilizce “Cross Business Synergy” olarak kullanılan terim, 1960’larda ilk kez Igor Ansoff tarafından ifade edildiğinde çok dikkat çekmemişti. Ancak günümüz sert rekabet koşullarında, kurumsal gücün farklı dinamik etkilere dönüşüm ihtiyacı ve buna bağlı oluşan sinerji, Çapraz İşletmecilik anlayışını benimseyen stratejileri haklı kılıyor. Buna paralel olarak, Yeşil Ekonomi kriterlerinde (etik üretim, çevresel etki, ekolojik unsurlar, sürdürülebilirlik, sağlık ve sosyal-kültürel etkiler) oluşturulacak yapılanmalar çok daha sağlam bir zeminde büyüme sağlayabilir. Çapraz İşletmecilik, birbirinden bağımsız işler sürdüren bir holding anlayışı ile karşılaştırıldığında, özellikle müşteri etkileşim, operasyonel avantaj, şirket yönetim ve stratejileri alanında güven, tutarlılık ve verim alanında ölçümlenebilir farklılıklar yaratıyor. Bu anlayışın buluşma oranı (iki farklı iş alanında ortak işlevsel paydanın arttırılması) sürdürülebilirlik ve bütünsel memnuniyet (müşteri değer artışı, hizmet çeşitliliği, promosyon dışı avantaj paketleri, vb) etkilerini aynı oranda yukarı seviyelere çekiyor.
Gıda
Tüm iş alanları geleceğin sektörü olarak gıdayı işaret ediyor. Tohum, organik, ekolojik, GDO, katkılar, raf ömrü, yerel, köy ürünü, geleneksel, doğal… Gıda, karmaşık (etkileri net ölçümlenemeyen) teknolojilere maruz kaldıkça, tüm bu parametreler hakkında basında farklı tartışmalar, bazen birbirine zıt bilgiler ve ikilemler her geçen gün daha çok su üstüne çıkıyor. Özellikle genç ebeveynler çocuklarının beslenmesi için oldukça hassas ve dikkatli olma çalışıyorlar; ancak, doğru gıda konusunda tercihlerini yapmakta zorlanıyorlar. Hiçbir sertifika, etiket, ambalaj şekli üreticinin gerçek kimliği kadar güçlü olamıyor. Türkiye’de üreticisine yakın olmak, tanımak ve hatta kolayca iletişim kurabilmek isteyen tüketici grubunun sayısı hızla artıyor. Tüm göstergelerden anlıyoruz ki, doğru gıdaya en yakından, en kısa sürede ulaşabilmek vazgeçilmez bir tercih olacak. Doğru gıdanın tanımında ve detaylarında yer alan bilginin güvenilirliği markaların önüne geçecek. Küçük üreticiler büyük şirketlerin elinde olmayan kıymetlerle yeniden itibar kazanacak, saygınlıkları artacak.
Öte yandan, iklim değişikliğine bağlı seller, kuraklıklar, donlar, mevsim ortalamalarında aşırı ısı ve nem farklılıkları farklı yöre ve çiftçilerinin dengeli bir şekilde desteklenmesini daha yaşamsal bir seviyeye çekiyor. Tarımsal kıtlık dönemlerinde yöresel sıkıntıların diğer yörelerden sağlanabilmesi ve üretim haritasında olabildiğince dağınık-sistem anlayışı, gıda güvencesi ve sürdürülebilirlik risklerini önemli oranlarda aşağı çekebiliyor.
İlk Olmak
Gıda alanında çok sayıda e-ticaret sitesi hizmet veriyor. Kendileri üretici olanlar dışında, çoğunun çalışma ilkesi ürünlerin (1) satın alınması, (2) depolanması ve (3) sevk edilmesi esasında. Bu yaklaşım, hem ürün tazeliği, hem de hizmet alanı (mesafesi) açısından kısıtlar oluşturuyor. Ortak paydalardan biri (genel ticaret kurallarının paralelinde), üretici kimliğini açıkça paylaşmamak. Ticari açıdan bir risk gibi görünse de, yeni ekonomilerin değer yargıları açısından önemli bir farklılık kartları açık oynamak olabilir. Biz üretici kimliğinde şeffaflığı savunuyoruz. Bu anlayışımızla, Toprak Ana’da tüketicilerin (daha iyi bir ifade, ‘alıcılar’ olabilir) üreticileri daha yakından tanıdığı bu sanal ortamı zaman içinde gerçek kılmak mümkün oldu. Müşterilerin ve üreticilerin bizlere taleplerini, görüşlerini ve şikayetlerini temel aldığımız felsefi değerlerde dile getirmeleri, kendilerini projenin bir parçası olarak hissetmesi Toprak Ana’nın, diğer doğal ürün kutu tedarikçisi firmalardan farklı bir anlayış içinde gelişmesine olanak sağladı.
Deneyim
Fikirlerin ortaya çıkması ile başlayan birçok projenin zorluğunu ve farklı yönlerini ancak iş pratiklerinde görebiliyoruz. Toprak Ana projesinde kontrol aşamalarının her birinde edindiğimiz tecrübe, yazılım ve müşteri hizmetleri alanında bizleri yeniden düşünmeye ve yapılanmaya zorladı. Bir müşterinin kişisel olarak her bir üreticinin kendisi ile konuşabilmesinin, talepleri iletebilmesinin önemini daha iyi kavradık; fark ettik ki bu ilişki sonrasında ortaya çıkan işlevsellik basit bir ticari faaliyetten ibaret değil. Üreticinin varlığını, kullandığı tohumları, ürünlerini, verdiği emeği farkında olan tüketiciler sadece alışveriş yapmıyor; bu değerlerin yarınlara taşınmasına destek vermekten de mutluluk duyuyor. Aldığımız öneriler yeni hedef fonksiyonlar dışında, bazen henüz tanımadığımız yeni aday üreticiler hakkında olabiliyor. Bir bölgede uzun yıllar esnaflık yapan bir üreticinin bir müşteri tarafından önerilmesi, detayları ile anlatılması bizleri yaptığımız iş konusunda daima mutlu etti.
Sorumluluk Devrimi
Geleceğin farklı iş modellerini ‘değişim’ sürecinde tasarlarken, maalesef çoğu kez geçmişin konvansiyonel ve statükocu alışkanlıklarından kopamıyoruz. Yavaşlamak ve büyümek birlikte nasıl olabilir? Buna karşın, ekolojik dengelerde sürdürülebilir ve güçlü iş modelleri yaratmak mümkün mü? Yeni iş modelleri tanımında çapraz işletmecilik, merkeziyetçi olmayan yapılanmalar, yerel ekonomilere entegrasyon, sosyal sürdürülebilirlik (sosyal sorumluluk projeleri yerine) ve etkin üniversite-STK-kurum işbirliklerinden bahsedebiliriz. Gerek kurumların ve gerek ülkelerin kalkınmasında ‘dengeli büyüme’ modellerinin önemi her geçen gün daha çok konuşulacak. Büyük şehrin kara delik etkisinde köyleri boşaltmasının yarattığı büyük risk dünyada daha çok konuşulmaya başlandı. Türkiye’nin bu anlamda “gelişmemişliğinin” büyük bir fırsata dönüşmesi sadece ekonomik olarak değil, sağlıklı gıda üretimi, geleneksel üretim ve mutfak kültürü değerleri açısından da büyük bir potansiyel. Sorumluluk devrimi tüm esaslarda, belki de akıl-gönül dengesinde tasarlanması gereken bir yaklaşım.
Başarılı da olsa fikirlerin kök salması ve farklı renklerde başarıya akmaları ancak ekip ruhu ile mümkün. Toprağa dost dokunuşlarda, egolarımızı unutmanın tam zamanı.